Ant - Aphid - Thistle (and ladybug) from Uzay Sezen on Vimeo.
Darwin, Türlerin Kökeni adlı kitabında Formica cinsi karıncaların yaprak bitlerini tıpkı bir çoban gibi güttüklerini ve avcılara karşı savunduklarını ayrıntılı biçimde anlatır. Yaprak bitleri, karıncalara karşılığında bitkiden emdikleri şekerli sıvıyı verirler. Karıncalar o kadar verimli bir sürüye sahiptiler ki, "bal tutan parmağını yalar" atasözündeki gibi sürekli olarak yapışkan sekerli sıvı bulaşan duyargalarını ve ayaklarını temizlemekle meşguldüler. Bir yandan da, bitkinin üzerinde düzenli olarak devriye geziyorlardı. Uğurböcekleri yaprak bitlerini doymak bilmez bir iştahla mideye indirirler. Karıncaların savunma hattının dışındaki bölge beneksiz kırmızı uğurböcekleri (Cycloneda munda) ile sarılmış durumdaydı. Uğurböcekleri karıncaların boşluğundan yararlanarak devedikeninin yapraklarına ulaşabilseler bile, savunmayı yarıp bitkinin gövdesinde yoğun olarak bulunan enginar yaprakbitlerine (Brachycaudus cardui) bir türlü ulaşamıyorlardı. Gözlemlerimiz sırasında Türkiye'de bulunmayan fakat Trakya Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nihat Aktaç'ın önerisiyle Türkçeye 'boynuzlu ağustosböceği' olarak çevirebileceğimiz Entylia carinata türü bir böceğin karıncalar ile olan etkileşimini de ayrıca belgeleme fırsatı yakaladık. Bu böceğin yetişkinleri korunmaya muhtaç olmamalarına karşın, savunmasız yavrularının güvenliğini yine yaprakbitlerinin yaptığı gibi karıncalara sıvı salgılayarak sağlıyordu. Bizim dikkatimizi çektiği anda larvalar palazlanmış ve kendi güvenlikleri için gereken rüşveti (şekerli sıvıyı) karıncalara sağlar hale gelmişlerdi. Tüm bunlar olup biterken anne böceğin yumurtalarını bıraktığı yeri hala terk etmemiş olması çok ilginçti. Devedikeni herkese yetecek besini sağlayabiliyordu.